Sadeleştirme tek taraflı başladı
TCMB bugünkü PPK toplantısında, faiz koridorunun alt limitini ve politika faiz oranı olarak ön plana çıkan bir haftalık repo ihale faiz oranını beklentilere uygun olarak sabit tutarken, koridorun üst limitini 25 baz puan indirdi. Böylece, bir haftalık repo ihale faiz oranı %7,50’de kalırken; faiz koridoru ise %7,25-10,50’ye ölçülü bir şekilde daraltıldı.
Küresel oynaklıkta son dönemde gözlenen azalışa ek olarak, TCMB’nin geçen yılın Ağustos ayından itibaren uyguladığı politika araçlarının etkinliğine yönelik oluşan güvenin geniş faiz koridoruna duyulan ihtiyacı azalttığı; ancak çekirdek enflasyondaki iyileşmenin sınırlı olması nedeniyle, daralma hamlesinin de ölçülü yapıldığını görüyoruz.
Diğer taraftan, küresel ekonomideki zayıflıkların tekrar belirginleşmesi, petrol ve emtia fiyatlarındaki yükselişin devamına ilişkin belirsizlikler, FED duruşuyla ilgili farklı sesler, enflasyon görünümündeki iyileşmeye karşın devam eden riskler gibi unsurların gelişen ülkelere yönelik risk algılamasında duraklamaya neden olabileceği görüşümüz altında, TCMB’nin sadeleştirme poitikasının devamıyla ilgili temkinli duruşumuzu koruyoruz. Nitekim, Banka’nın likidite politikasındaki sıkı duruşu koruyacağının altını çizdiğini görüyoruz.
Bu ayki toplantısına ait faiz notunda dikkat çekici noktalar olarak, büyüme görünümünde, artan jeopolitik riskleri göz önünde tutmaya devam ederken; Avrupa bölgesinin ihracatımız üzerindeki katkısında güvenli yaklaşımın korunduğunu izliyoruz. Ancak, bölge ekonomisinde son dönemde artan zayıflıklar karşısında, net dış talebin büyümeye katkısıyla ilgili temkinli tutumumuzu sürdürüyoruz.
Enflasyon görünümüyle ilgili olarak ise, son dönemdeki iyileşme eğilime karşın, gıda ve enerji fiyatlarındaki belirsizliklere ek olarak, asgari ücrete yapılan zammın etkisi nedeniyle, iyileşmenin hızıyla ilgili risklerin devam ettiğini düşünüyoruz. Bu aya ilişkin ilk tahminlerimizin işlenmemiş gıda fiyatlarının mevsim koşullarına göre ılımlı görünümünü koruyabileceği yönünde olmasına karşın, küresel risk algılamasının gelişen ülke para birimlerinde yaratabileceği baskının göz ardı edilmemesi gerektiği kanısındayız.